sadsad x
asdasd
İkinci Firavun Vakası


   İKİNCİ FİRAVUN VAKASI


   Hz. Musa dünyaya geldiği günlerde, yeni doğan diğer bebekler gibi hiçbir suçun vebalini taşımıyordu. Ne iktidar planı vardı ne de iktidar sahiplerine karşı koyabileceği alternatif bir güce sahipti. O sadece yeni doğmuş bir bebekti. Üstelik hayatta kalabilmesi için ebeveyninin ve diğer büyüklerinin şefkatine muhtaçtı.


   Diğer çocuklar da o derece saf, o derece günahsız ve o derece muhtaçlardı. Ne var ki hayata henüz gözlerini açan bu bebeklerin masumiyeti, firavunun kalbinde yankı bulmamıştı. Tek tek cellatların ellerinde boğazlandılar. İnsanlık dışı bu vahşetin tek sebebi vardı: Firavun’un sahte tanrısal rejimini tehdit edebilecek bütün ihtimalleri ortadan kaldırmak!..

   Allah’ın Musa hakkındaki planını hiç kimsenin bilmesine imkan ve ihtimal yoktu. Ancak ezeli iradenin planı yani külli kader, tüm kaderlerin üzerinde ve sonucu kesin olan bir mutlakiyete sahipti. O nedenle Firavun’un “paranoyal karaktere dönüşen” iktidar hırsı, doğan ve doğacak olan bütün bebekleri saltanatının devamı için katletmeyi öngörse de, zulmün kaynağında şefkat ve merhamet kozası örmek Allah için asla zor değildir. İşte yeni doğan bu erkek çocuk, yani Musa, zalimin sarayında örülen merhamet kozasında korumaya alınmıştı.

   Masum insan katliamı ilk olmadığı gibi son da değildi şüphesiz. Ancak firavun ve avanesinin öne sürdükleri gerekçelerin benzeri vuku bulmamıştı. Belki çahiliye araplarında görülen ve iffet paranoyasına dayandırılarak diri diri toprağa gömülen bazı kız çocuklarının dramı kısmen benzerlik arzedebilir. Lakin bu katliam, tarihte eşine rastlanmamış toplu bebek katliamının ilkiydi. Bunda şüphe yok. Nedeni ise: Otoritenin bekası!..

   Nükleer, biyolojik veya kimyasal silahların “geniş kitleleri imha maksadıyla” halkın tepesine yağdırıldığı büyük katliamlar da vuku bulmuştur yakın geçmişte. Ancak özellikle belli amaçları gözeterek ve sadece özel nitelikleri/vasıfları üzerinden imha edilen topluluklar da mevcuttur. Yukarıda zikredilen vaka bunun en ilginç örneklerinden biridir. Allah Resûlü tarafından yetiştirilen onlarca Kur’an aliminin “Reci” ve “Maune” civarlarında iki kez “özellikle” pusuya düşürülerek katledilmeleri, ilim vasfına ve irşad kabiliyetine sahip bir gurubun topyekun imhasından başka bir amaç taşımıyordu. Firavun örneğinde olduğu gibi; tehdit unsuru olarak algıladıkları özel bir kesimin imha edilmesiyle “putperest ahlâkın” bekasını sağlayacaklarını düşünüyorlardı.

   Küçük veya büyük benzer vakaları tarihi kayıtlardan öğreniyoruz. Ancak 21. Yüzyılın idrak edildiği şu günlerde tarihte vuku bulan ve sadece özel statüleri dikkate alınarak gerçekleştirilen toplu cinayetlere oranla çok daha kapsamlı toplu cinayet zinciri yürürlüğe konmuştur. Bunun adı, İkinci Firavun Vakası’dır.

   İhvân-ı Müslimîn üyelerinin bilge önderlerini, eli kalem tutan alimlerini ve derin tefekkür kabiliyetine sahip aksiyoner öncülerini hedef alan bu cinayet dalgası, zannedildiği gibi sadece “halkın ümidini kırmayı” amaçlamıyor. Tıpkı Birinci Firavun örneğinde olduğu gibi, insanların ufkunu açacak muhtemel gelişmelerin henüz beşiğinde iken boğulmasını ve gelecek nesillere aktarılacak olan tüm birikimlere “şeytânî format” atılmasını amaçlıyor. Yani modern Mısırda İkinci Firavun vakasının asıl hedefi halk değildir; yetişmiş islâm önderleridir...

   Müslüman mütefekkirlerin ve eli kalem tutan dinamik alimlerin kökünü kazımak üzere, tüm zamanların en alçakça planı devreye sokulmuştur. Bu bakımdan Mısır üzerinde yürütülen plan, Suriye üzerinde yürütülen plandan çok daha tehlikelidir...

   Hesapları tutar mı bilinmez. Kim bilir? Belki de saray avlusunda yüzbinlerce bebeği koruyup büyütecek olan kozalak misali beşikler, ilim ve irfanla donatacak olan melekler vardır. Yeter ki Allah dilemiş olsun... Biz nerede duruyor ve ne yapıyoruz; asıl ona bakalım!..

08.05.2014
Salih Küçük









T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.