Allah Resûlü'nü Tanımak
ALLAH RESÛLÜ’NÜ TANIMAK
Allah Resulü’nün hayatı ve ahlâkı hakkında edindiğimiz bilgilerin en doğru olanı şüphe yok ki, bütün kuşkulardan münezzeh olan Kur’an’da bulunmaktadır. Yine kuşku yok ki Kur’an, dünya hayatına ve sonraki hayata dair bilmemiz gereken diğer bütün doğruları da bize haber vermektedir. Bu nedenle gerek insan ve insanla yaratıcı arasındaki bağı hakkında, gerekse bu bağın niteliğini insanlara ulaştıran peygamberler hakkında "kesin bilgileri" yine bu ilâhî kitaptan alıyoruz.
Kur’an yüce Rabbimizin insanlara “görev ve sorumluluklarını hatırlatması amacıyla” göndermiş olduğu; uyaran, müjdeleyen, öğüt veren, aydınlatan ve hakkı bâtıldan/doğruyu yanlıştan ayıran mesajlar bütünüdür. Üstelik bu mesajları; yani Kur’an’ı, insanların kolay idrak edebilecekleri bir usulle “yine aynı insanların arasından seçmiş olduğu Peygamberi vasıtası ile” iletmiştir.
Böylece “Allah’ın teklif ettiği yükümlülüklerin, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayalden ibaret olduğu” zannıyla bozgunculuk tohumları salan bazı insanların ellerindeki argümanlar, iptal edilmiş oldu.
Hiç şüphe yok ki Allah Resûlü “kendi içlerinden” kendileri gibi doğup büyüyen, yeyip içen, çarşı pazar dolaşan, acıkan, yorulan, üşüyen, hasta olan, şifa bulan, evlenen, baba olan, üzülen, sevinen, ağlayan, kızan, acıyan, merhamet eden bir insandır/beşerdir. Gerektiğinde savaşan, barış girişimlerinde bulunan, vermiş olduğu sözleri yerine getiren, yoksullara, güçsüzlere ve mazlumlara yardım eden, hakkın ve haklıların yanında duran, adaleti ayakta tutmak için mücadele eden; velhasıl insanların içerisinden, insan olduğunu hiçbir insanın reddedemeyeceği bir Peygamber. Bütün insanlığın ortak ve kesin kabulü: O bir insandır!
Öyle ise, O’nun hem insan olması hem de Allah’ın elçisi olması münasebetiyle, bazı insanların Kur’an’daki “ideal insan” karakterini “imkânsız ya da hayal ürünü” olarak tanımlama gayretleri asılsız ve anlamsız olmaz mı? Böyle bir yaklaşım elbette mesnetsizdir ve hakkaniyetten çok uzaktır. Çünkü Kur’an’ın ideal insan tanımını, Hz. Peygamber (sav) oluşturmaktadır. O nedenle Allah, insanları yüce Peygamberimize itaat etmeye ve hayatın her alanında onu örnek almaya davet etmektedir.
Bu teklif “tek tip insan” ideali ile aynı anlama gelmez. Aksine onunla taban tabana zıt ve farklı bir bakış açısı getirmektedir. Kur’an’ın tanımladığı ideal insan, zerreden kürreye, arzdan arşa, eşyanın en basiti ve en yalın olanından kâinat kompleksine kadar yaratılmış olan her şeyde yaratıcının kudretini ve sanatını müşahede eder; hayatı ve ölümü “var eden kudret” hakikatiyle gözlemler. Böylece her insan kendine özgü bir pencereden Allah’ı bulur. Özgürce ve aklını kullanarak…
Ölünceye kadar süren bu yürüyüşte, kendisine “ideal örnek” olarak seçilmiş bir Peygamberin bulunması, insanın uydurduğu bütün mazeretleri ortadan kaldırmış olmaktadır. Yüreğini doğrulara açık bulunduran her insan, Yüce Peygamber’in ahlâkını ayna edinerek kendi yanlışlarını fevkalade düzeltebilir. O’na bakar ve kendisini düzeltir…
Öyle ise kemâl sıfatlarla/özelliklerle donatılmış bir Peygamberi; Allah’ın referansıyla desteklenmiş en güzel örneği, sözleri ve fiilleriyle yakından tanımak gerekir.
Hz. Peygamberi tanıyabilmenin üç önemli yolu vardır:
Birincisi, Kur’an-ı Kerîm’dir. Kur’an-ı Kerîm’de, Hz. Muhammed’in (sav) risâleti, sorumlulukları ve genel ahlâkı hakkında çok açık ve net beyanlar bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerîm’deki açıklamaların doğruluğu hakkında hiçbir kuşku bulunmaz. Kur’an Allah sözü olması münasebetiyle her türlü tağyir ve tahrif girişimlerine karşı “korunmuş”, Allah tarafından dokunulmaz kılınmıştır. Bu nedenle kötü niyetli veya cahil insanların tutumları, onda hiçbir bozulma ve değişim meydana getirmez.
İkincisi, Allah Resûlü’nün bizzat kendi sözleri ve davranışlarıdır. İster Kur’an’ın mesajlarını açıklama amacı ile söylenmiş şerî bir hüküm arz etsin, isterse genel ahlâk veya toplumsal sorunlarla ilgili konularda olsun; bunların tamamı “Hadis” ünvanıyla kayıtlarda toplanmıştır.
Yüce Peygamberimizin gerek Kur’an’la ilgili mesajları açıklaması ve gerekse diğer ekonomik, sosyal ve siyasal konulardaki beyanları; dünya tarihinde eşi görülmemiş bir tetkik ve tenkid süzgecinden geçirilerek, Allah Resulü’ne atfedilen uydurma sözlerden ayıklanmış ve bölümler hâlinde kitaplaştırılmıştır. Hadis âlimleri; geliştirmiş oldukları ilmî tetkik ve tenkid metodunu “Hadis Usûlü” adı altında kitaplaştırarak gelecek nesillere, vazgeçilmez nitelikte, sağlam ve güvenilir bir başvuru kaynağı olarak devretmişlerdir.
Üçüncüsü ise Hz. Peygamber’in hayatını ele alan sîret kitaplarıdır. İbni İshak, İbni Hişam, Vakıdi, İbni Sa’d, Taberi gibi isimler ilk dönem Siyer müellifleri arasında zikredilirler. Sonraları yetişen ve günümüze kadar eserleri ulaşan daha pek çok büyük tarihçi vardır. Gelecek yazılarımızda, Resul-i Ekrem’in (sav) hayatını ve oradan çıkarmamız gereken dersleri “söz konusu kaynaklar ışığında” ele alarak, mümkün mertebe, içinde bulunduğumuz aktif hayatla irtibatını kurmaya çalışacağız.
28.09.2012
Salih Küçük